By Çinli bilim insanları, Dünya-Ay sisteminin Uzak Retrograd Yörüngesinde (DRO- Distant Retrograde Orbit) tarihin birinci üç uydulu takımyıldızını muvaffakiyetle kurdu. Çin Bilimler Akademisi (CAS) öncülüğünde geliştirilen bu yenilikçi yapı, derin uzay keşfi ve uzay kaynaklarının kıymetlendirilmesi için kıymetli bir altyapı sağlayacak.
Benzersiz bir yörünge: DRO
Distant Retrograde Orbit (DRO), yani Uzak Retrograd Yörünge, uzay mekaniğinde bilhassa Ay etrafındaki misyonlar için kullanılan özel ve epey kararlı bir yörünge tipi. Bu yörünge yapısı, düşük yakıt tüketimiyle uzun vadeli vazifeler için ülkü bir stabilite sunuyor. DRO, Dünya, Ay ve derin uzay ortasında doğal bir geçiş noktası olarak görülüyor.
Dünya-Ay uzayı ise sırf yörüngesel aralık ile hudutlu kalmıyor; Dünya’dan 2 milyon kilometreye kadar uzanan geniş bir alanı kapsıyor. Bu alan, hem bilimsel araştırmalar hem de uzay altyapılarının konuşlandırılması açısından stratejik değere sahip. Üç uydu, tek görev
Yeni sistemde, daha evvel fırlatılan DRO-L uydusuna ek olarak, yeni geliştirilen DRO-A ve DRO-B uyduları da vazife aldı. DRO-A uydusu DRO yörüngesinde konumlanırken, DRO-B uydusu ise Dünya-Ay ortasında hareket yapan bir vazife profili izliyor. Üç uydu ortasında kurulan ölçüm ve bağlantı irtibatları sayesinde uzayda otonom navigasyon ve hassas zamanlama üzere kritik kabiliyetler sağlandı.
Bilim insanları bu misyonla birlikte uzay araçlarının DRO’ya düşük güçle girişinin birinci sefer başarıldığını açıkladı. Olağanda muhtaçlık duyulan yakıtın yalnızca beşte biriyle bu geçişin tamamlandığı aktarılırken bunun yenilikçi yörünge tasarımı sayesinde mümkün olduğu vurgulandı. DRO takımyıldızının kurulması, Çin’in gelecekteki Ay görevlerini de direkt destekleyecek. Bu yapı, Ay yörüngesindeki araçlara süratli yörünge tespiti ve istikamet bulma hizmeti sunmanın yanı sıra, Ay yüzeyindeki tesisler için yüksek hassasiyetli zamanlama sağlayacak. Sırf üç saatlik uydu ölçüm verisiyle, olağanda iki günlük yer tabanlı takiple elde edilen yörünge doğruluğuna ulaşıldığı bildirildi. Bu gelişme, operasyonel maliyetleri düşürürken misyon verimliliğini de kıymetli ölçüde artırıyor.
