By CUMHURBAŞKANI Recep Tayyip Erdoğan, ’10’uncu Anadolu Medya Ödülleri’ merasiminde konuştu. Erdoğan, “Eline bir mikrofon bir de kamera alanın kendini gazeteci ve muhabir olarak gördüğü bir ülkede yaşıyoruz. Geçtiğimiz günlerde şahit olduğumuz üzere, bu şahıslar bilhassa sokak röportajı ismi altında sokaklarda adeta terör estirmektedir. O denli ki mikrofonu kapan, millete hakaret etme cüretini kendinde buluyor” dedi.
Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde Türkiye Basın Federasyonu tarafından düzenlenen ’10’uncu Anadolu Medya Ödülleri’ merasimine Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yanı sıra TBMM Lideri Numan Kurtulmuş, Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu katıldı. Merasimde konuşan Erdoğan, “Son törenimizin akabinde bu yana Gazze başta olmak üzere gönül coğrafyamızın farklı köşelerinde yalnızca vazifesini yaptığı için birçok basın işçisi hayatını kaybetti. İsrail’in Gazze’ye yönelik acımasız ataklarında 212 gazeteci şehit oldu. Tüm dünyanın ülkemizdeki muhalefetin şikayet makamı olarak gördüğü yabancı basın kuruluşlarının gözleri önünde Filistinli gazeteciler, canice katledilmeye devam ediyor. Her biri hakikat savunucusu olan bu kardeşlerimizi rahmetle yad ediyor, meslektaşlarına ve ailelerine başsağlığı temenni ediyorum. Özgür, sorumlu ve ulusal basın, insanımızın hakikat bilgilendirilmesinin yanı sıra ulusal iradenin de en değerli destekçilerinden biridir. Bu yıl 10’uncusunu düzenlediğimiz ve artık klasik hale gelen bu toplantıları yalnızca beceri sahiplerini taltif ettiğimiz bir ödül merasimi olarak görmüyoruz. Palavranın ve dezenformasyonun etrafı kuşattığı bir devirde hak ve hakikat çabasına gönül vermiş medya mensuplarımızla dayanışmamızın bir simgesi görüyoruz” dedi.
‘ANADOLU MEDYASI, BU TOPRAKLARIN VAZGEÇİLMEZ PARÇASIDIR’
Erdoğan, mahalli basın kuruluşlarının maruz kaldığı akınlara tehdit ve baskılara üzülerek tanıklık ettiklerini söz ederek, “81 vilayetimizi hem de pek çok kere adeta karış karış gezdim. Toplumun tüm kesitleriyle bir ortaya geldim, hasbihal ettim. Halkın içinden gelen bir siyasetçi olarak şunu çok düzgün biliyorum; Yalnızca Ankara ve İstanbul’da değil, ülkemizin dört bir yanında canını dişine takarak çeşitli mecralarda çalışan basın işçisi arkadaşlarımız var. Hakkın, hakikatin, adaletin birer neferi olarak gördüğüm bu kardeşlerimizin ne kadar sıkıntı kurallar altında vazife yaptığının en yakın şahidiyim. Sırf ekonomik imkansızlıklarla değil mahalli medyamız birden fazla vakit lokal derebeyleriyle de uğraş etmek zorunda kalıyor. Vakit zaman mahalli basın kuruluşlarının maruz kaldığı ataklara tehdit ve baskılara üzülerek tanıklık ediyoruz. Gurur kaynağımız olan Anadolu medyası, ismini taşıdığı Anadolu kadar bu topraklara aittir, bu toprakların vazgeçilmez bir kesimidir. Yazılı ve görsel medyanın kılcal damarları durumunda olan sizlerin varlığı özellikle günümüzde çok daha hayati ve kıymetli hale gelmiştir. Bu çatı altında güç birliği yapan siz kardeşlerimiz, halka ve halkın gerçek gündemine daha yakın, vatandaşla etkileşime daha açık bir pozisyonda yer alıyorsunuz. Anadolu medyasının varlığı ve ayakta kalması bizim çok değer verdiğimiz bir bahis. Hasebiyle Anadolu’nun tertemiz vicdanını temsil eden siz medya mensuplarımızla bugün bir sefer daha tıpkı havayı solumaktan duyduğum memnuniyeti söz ediyorum” diye konuştu.
‘TÜRKİYE ÇOK DAHA HÜR MEDYA EKOSİSTEMİNE SAHİP’
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Manşetlerle çarpışa çarpışa geldik. Bundan 25-30 öncesinin manşetlerine şöyle bir göz attığınızda Türkiye’nin nereden nereye geldiğini sizler de pek net göreceksiniz. Özellikle 28 Şubat devrindeki müthiş medya atmosferini hiçbirimiz hatırlamak dahi istemiyoruz. Manşetler vasıtasıyla direkt hükümete ayar verildiği, lise ve ortaokul çağındaki çocukların öcü üzere gösterildiği, imam hatip okullarının önünde kelamda gazetecilerin nöbet tuttuğu, vesayetçiler ismine siyasetçilerin her gün pervasızca örselendiği, köşe muharrirlerinin jurnalcilik yapmayı gururla anlattığı o karanlık, o utanç verici günleri artık geride bırakmaktan memnuniyet duyuyoruz. Eski imtiyazlı statülerini kaybedenler tekrar itiraz edecek; lakin kim ne derse desin Türkiye bugün 2002 öncesine nazaran daha özgür, daha varlıklı, daha mümbit, hiç tartışmasız, çok daha hür bir medya ekosistemine sahiptir. Hatta açık söyleyeyim, bu özgürlük ortamı birden fazla vakit sorumsuzluk, kuralsızlık düzeyine kadar gitmektedir. Bilhassa ulusal güvenliğe dair bahislerde ülkemizdeki basın kuruluşları, Batı’daki meslektaşlarına göre daha rahat kalem oynatmaktadır. Batı’da bırakın açık açık yazmayı yahut haber yapmayı, fikrinin bile imkansız olduğu konular gazetelerimizde çarçabuk yazılabiliyor. MİT TIR’larının durdurulmasından 17-25 Aralık darbe teşebbüsüne, Seyahat olaylarından ülkemizin terör örgütleriyle çabasına kadar bunu pek çok sefer yaşadık. Devlet ve millet düşmanlığı gazetecilik faaliyeti üzere gösterildi. Türkiye hem de çok ahlaksız bir formda teröre dayanak veren bir ülke üzere lanse edildi. FETÖ’nün gazete ve televizyon kanalı kisvesiyle demokrasimize kastettiği birçok operasyona maruz bırakıldık. Sadece hükümete saldırıyor diye FETÖ tetikçilerinin ülkemizdeki aşikâr çevreler tarafından nasıl korunduğunu biz FETÖ ile kelle koltukta uğraş ederken muhalefetin örgüte nasıl sahip çıktığını da unutmadık. Bugün, güya basın özgürlüğü üzerinden bizi eleştirenlerle o gün FETÖ’ye kol kanat gelenler tıpkı kısımlardı. Değişen bir şey yok” tabirlerini kullandı.
‘MİKROFONU KAPAN MİLLETE HAKARET ETME CÜRETİNİ KENDİNDE BULUYOR’
Erdoğan, gazetecilik mesleğinin prestijine ziyan veren meselelerin üzerine gidilmesi gerektiğine vurgu yaparak, “Eline bir mikrofon bir de kamera alanın kendini gazeteci ve muhabir olarak gördüğü bir ülkede yaşıyoruz. Geçtiğimiz günlerde şahit olduğumuz üzere, bu şahıslar bilhassa sokak röportajı ismi altında sokaklarda adeta terör estirmektedir. O denli ki mikrofonu kapan, millete hakaret etme cüretini kendinde buluyor. Sorumlu yayıncılık prensiplerini zati bir tarafta bıraktık. Bunları gözeten ve uygulayanların sayısı bir elin parmaklarını geçmiyor. Halkın nabzı ölçülmek, hissiyatına tercüman olmak yerine, gerek provakatif sorularla gerekse sıkıntılı üslupla milletimiz açıkça tahrik ediliyor. Prestij suikastları ve hakaretler karşısında yargı harekete geçtiğinde ise bu sefer ‘basın özgürlüğü’ denilerek yaygara kopartılıyor. Bunun kabul edilebilir hiçbir yanı yoktur. Nasıl bir cübbe giyen hakim, savcı, avukat olmuyorsa; nasıl bir üniforma giyen polis ve asker kabul edilmiyorsa; nasıl her steteskop takana doktor demiyorsak, eline mikrofon ve kamera alıp sokağa çıkan herkes gazeteci değildir, basın mensubu değildir. Milleti provoke eden, halkı galeyana getiren hele hele insanımıza hakaret eden gazeteci olmaz. Olsa da ona gazeteci denmez. Para kazanmak, 3-5 tık daha fazla almak üzere mazeretleri asla geçerli mazeretler olarak göremiyoruz. Millete hürmeti olmayanın yaptığı işe de hürmeti olmaz. Gazetecilik mesleğinin prestijine da ziyan veren bu sorunun üzerine evvel basın mensuplarımız, sonra da ilgili kurumlarımız kesinlikle gitmelidir” diye konuştu.
‘DEMOKRASİMİZE GÜÇ VEREN MEDYANIN BAŞIMIZIN ÜSTÜNDE YERİ VARDIR’
Gerçeklere ayna tutan bir medyayla hiçbir vakit sıkıntılarının olmadığını kaydeden Erdoğan, “Türk medyasındaki artan çeşitlilik ve renkliliğin vesayetçilerin gölgesine sığınarak, güya gazetecilik yapanları rahatsız ettiğinin elbette farkındayız. Son 40-50 günde yaşananlar, ellerine fırsat geçtiğinde bunların nasıl bir faşist rüzgar estireceklerini bir kere daha göstermiştir. Onlara bugün şu atasözümüzü tekrar hatırlatmak isterim; ‘Eskiye istek olsaydı bit pazarına parıltı yağardı.’ Kimse kusura bakmasın. Birileri hala kabullenmek istemese de yeni Türkiye’de artık eskiye ilgi kalmamıştır. Darbe bültenini aratmayan gazete çıkarılan, vesayetçilere manşetlerden selam çakılan, antidemokratik güç odaklarına sözcülük yapılan günler inşallah bir daha geri gelmemek üzere eskide kalmış, makûs bir anı olarak maziye karışmıştır. 4’üncü kuvvet olarak demokrasimize güç veren medyanın, hükümetimize muhalif de olsa başımızın üstünde yeri vardır. Gerçekleri ayna tutan, bize yol gösteren bir medyayla siyasi hayatımızın hiçbir periyodunda sıkıntımız olmadı. Bugün de olamaz. Yapan tenkit yapan muhalefet bizim her vakit ülkemizde görmeyi istek ettiğimiz bir durumdur; fakat evvelce olduğu üzere medya sopasıyla siyaset kurumunu ve milleti hizaya sokmaya çalışanlara karşı da duruşumuz çok nettir. Bilhassa yabancı güçlerin operasyon aygıtı olarak toplum mühendisliğine heveslenen medyaya ne hürmet duyarız ne müsamaha gösteririz. Hukuk ve demokrasi içinde bunlarla çabamızı 23 yıldır olduğu üzere birebir kararlılıkla sürdürürüz” dedi.
‘BU MİLLET SİZE GÜVENİYOR’
Erdoğan, medya ekosisteminin zenginleşmesinden şad olduklarını kaydederek, “Biz, 23 yılda gerçekleştirdiğimiz sessiz ihtilaller sonucunda ülkemizdeki medya ekosisteminin zenginleşmesinden son derece mutluyuz. Bunun korunması ve güçlendirilmesi gerektiği inancındayız. Bizim itirazımız basın özgürlüğünün suiistimal edilmesinedir. Türkiye’de basın özgürlüğü öne sürülerek yapılan haysiyet cellatlıklarının, palavra haberin, iftiranın, dezenformasyonunun, Batı dahil dünyanın hiçbir demokratik ülkesinde bu kadar sorumsuzca yapılması mümkün değildir. Daima bir arada el ele verip bunu değiştirmek, medya ekosisteminin kalitesini artırmak mecburiyetindeyiz. Öbür türlü hem toplumsal barışımız hem demokrasimiz hem de basınımızın prestiji ağır yara almaya devam edecektir. Sessiz yığınların sesi olan Anadolu medyasının bu hususta da elini taşın altına koymasını bekliyorum. Halkın asıl problemlerini karartıp, kendi gündemlerini dayatmayı gazetecilik zannedenlere karşı verdiği bilhassa bu varlığını ülkemiz için gerçek bir yarar olarak görüyorum. Zira sizler yanlışsız haberin, prensipli duruşun bağımsız, dürüst ve ahlaklı yayıncılığın Anadolu’daki temsilcilerisiniz. Bu millet size güveniyor, size inanıyor, sizleri dikkatle takip ediyor. Kaleminizden çıkan her cümle, mikrofonunuzdan yükselen her kelam işte bu itimadın bir nişanesi olarak dalga dalga topluma yayılıyor. Bugüne kadar Anadolu medyası olarak mesleksel esaslara ve etik kurallara uyma noktasında sergilediğiniz sorumlu ve örnek çalışmalarınızdan dolayı hepinize farklı başka teşekkür ediyorum. Rabb’im kaleminizi güçlü, niyetinizi halis yolunuzu açık eylesin diyorum. Bu fikirlerle ödül kazanan arkadaşlarımızı tekrar tebrik ediyorum” dedi.
